ODATV ÖZEL
CHP’nin Ankara Spor Salonu’nda devam eden 38. Olağan Kurultayı’nda saat 21.00’de başlayan oy verme işlemi saat 23.00’te tamamlandı.
CHP’de bin 368 kurultay delegenin oy kullandığı Genel Başkan seçiminde oylama sona erdi. Oy sayımına göre Kemal Kılıçdaroğlu 664, Özgür Özel 682 oy aldı.
Oylama sonucunda 684 oy alan aday Genel Başkan seçilecekti. Sonuçlara göre iki aday da salt çoğunluğa ulaşamadığı için seçim ikinci tura kaldı.
Oylamada 20 delege boş oy kullandı.
KILIÇDAROĞLU ÇEKİLECEK İDDİASI
İkinci turda en çok oyun alan adayın Genel Başkan olacağı oylamada Kemal Kılıçdaroğlu’nun oylamaya katılmayarak çekileceği iddia edildi.
CHP KURULTAYI’NDA NELER YALANDI
CHP’de bugün ve Pazar günü genel başkanın ve parti meclisi üyelerinin seçileceği 38. Olağan Kurultay için salonun kapıları açıldı.
İlk günün ilk saatlerinde Odatv’nin yakaladığı detaylar şöyle:
Salonda Kemal Kılıçdaroğlu destekçilerine daha fazla yer ayrıldı.
Yapılan planlamaya göre 1 ve 2 numaralı alan Kılıçdaroğlu destekçilerine, 5 ve 6 ise Özgür Özel destekçilerine ayrılmıştı. 5 ve 6 ise tarafsız olacaktı.
Ancak 1, 2, 3, 4 ve 6 numaralı alanlar Zeydan Karalar’ın Adana personeliyle doldu.
Kurultay sorumlusu Gürsel Erol ise saha kontrolünü Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen Adana Büyükşehir belediyesine bıraktı.
Onur üyelerine ayrılan saha yine Adana’dan gelen gruplarla ile dolduruldu.
Yani salonun beşte dördü adeta ‘korsan’ izleyici ile dolduruldu…
Sahneye uzak ve yukarıda kalan 5 numaralı alan Özgür Özel destekçilerine ayrılmış durumda.
Ankara milletvekili Deniz Demir’in, salona korsan girişleri başlatan isim olduğu iddia ediliyor.
SALON TIKLIM TIKLIM
Kapıların açılmasıyla birlikte salon da dolmaya başladı. Kongreye ilgi büyük.
SLOGANA KARŞI ISLIK
“Halkın umudu Kılıçdaroğlu” sloganı atıldığı sırada genel başkan adayı tribünlerden yoğun bir ıslık sesi duyuldu.
Islıklar müzik sesi ile bastırılmaya çalışıldı.
Girişte de Kılıçdaroğlu için tezahürat yapanların olması dikkat çekti.
Benzer tepki, Özgür Özel sloganı atan tribünlere de verildi. Tezahürat sırasında salonun diğer kısmından ıslıklar yükseldi.
DİVAN ÜYELERİ NETLEŞTİ
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başkanlık yapacağı divanın diğer üyeleri şöyle:
Değişimcilerin üyeleri: Kütahya İl Başkanı Zeliha Aksaz Şahbaz, Kırıkkale İl Başkanı Onur Yüksel Bozdağ, Giresun İl Başkanı Gökhan Senyürek, Kars İl Başkanı Onur Uludaşdemir. ‘
Genel Merkez üyeleri: Urfa Milletvekili Mahmut Tanal, Uşak İl Başkanı Sevinç Yazgan, Uzunköprü ilçe Belediye Başkanı Özlem Becan, Gümüşhane İl Başkanı Bedri Ağaç.
İLHAN CİHANER’DEN KURNAZ TAKTİK
Daha önce adaylığını açıklayan eski milletvekili İlhan Cihaner bugün kurultaya dakikalar kala adaylıktan çekildiğini açıkladı.
Cihaner yaptığı açıklamada, “Bu anti demokratik yarışın parçası olmayı reddediyoruz” dedi.
KURNAZLIK
Seçilmeyeceğini hatta aday dahi olamayacağını bilen İlhan Cihaner, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Parti Meclisi (PM) üyeliği kapmak için böyle bir hamlede bulunduğu öne sürüldü.
İlhan Cihaner sosyal medya hesabından şu ifadeleri kullandı:
“Kamuoyuna ve 38. Kurultay delegelerine, CHP’nin değerli üyelerine
Partimizin geçmiş muhasebesinin yapılması, geleceğe ve iktidara giden yolun tartışılması, politik doğrultunun belirlenmesi gereken 38. Kurultayımız, maalesef partiyi bugüne getirenlerin ikiye ayrılarak, ilerletici bir dönüşümün ve yeniden inşanın boğulduğu bir açmaza mahkum edilmiştir.
Siyasi yaklaşımların tartışılması, yetkin kadroların belirlenmesi yerine belediye olanaklarının yarıştırıldığı çirkin bir ortam yaratılmıştır. Öte yandan yoğun bir medya manipülasyonu ile güç algısı yaratılarak kurultay süreci yalnızca iki kişinin yarıştığı “siyasetsiz” bir psikolojik savaşa dönüştürülmüştür. “Vatan Cephesi” katılımlarını andıran imza açıklamaları baskıya dönüştürülerek diğer aday adaylarının demokratik temsilleri engellenmiştir. O kadar ki “diğer adaylara imza desteği verileceği” dedikoduları yayılarak bizlere destek olan delegelerimizin destekleri şaibeli hale getirilmiştir.
Bize imza ve omuz veren tüm yoldaşlarımıza saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz.
Yolumuz uzun ve meşakkatli. Çoğu büyük mücadelelerden gelen Kurultay Delegelerimizin tüm bu anti demokratik koşullara rağmen en doğruyu tercih edeceklerine dair umudumuzu diri tutuyoruz.
Yaşasın Cumhuriyet Halk Partisi, Yaşasın Cumhuriyet! Gelecek İçin Biz.
KAÇ DELEGENİN İMZASI GEREK
CHP’nin iç tüzüğü gereği genel başkanlığa aday gösterilmek için parti delegesinin yüzde 5’i olan 69 delegenin imzası gerekiyor. Genel Başkan seçilmek için ise delege sayısının çoğunluğu olan en az 684 delegenin oyunu almak gerekiyor.
Genel başkanlık seçimindeki esas yarışın; “değişimciler”in adayı Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçmesi bekleniyor.
ÖZGÜR ÖZEL VE KILIÇDAROĞLU SALONA GELDİ
CHP Genel Başkan adaylarından Özgür Özel salona kurultay salonuna giriş yapmak üzere alana geldi.
Özel’in hemen ardından CHP’nin mevcut genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da salona giriş yaptı.
Kemal Kılıçdaroğlu salona CHP’li Mustafa Sarıgül’ün oğlu Emir Sarıgül ile girdi.
EKREM İMAMOĞLU SALONA GELDİ
Kurultayın divan başkanı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu salona giriş yaptı.
ANONSÇU NE YAPTI
Kemal Kılıçdaroğlu’nun salona girmesiyle anonsçu bir kişi tribünleri bağırmaya zorladı.
CHP 38. Olağan Kurultay’ı saygı duruşuyla başladı
Divan Başkanı Ekrem İmamoğlu konuştu:
Beni divan kurulu başkanı olarak seçen başta genel başkanım ve tüm kurultay üyelerine sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Memleketimizin dört bir yanından seçilerek salonumuzu onurlandıran tüm kardeşlerimize, Atamızın bize emaneti Ankara’ya hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Biliyorum ki her biriniz partimizin değerlerine olan inancınızla bugün burada, 38. Kurultay salonunda bulunuyorsunuz. Mensubu olmaktan onur duyduğumuz CHP kongreler ve kurultay partisidir. Çünkü 100 yıllık Cumhuriyet’imiz kongreler, kurultaylar ve Meclisler üzerinde yükselmiştir. Millet egemenliğine duyulan saygının önemli bir gereğidir. Partimizin ilk kongresi Sivas’ta bir okulun dershanesinde yapmıştık. Kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk o ilk kongremizi şöyle özetlemişti: ‘Kongre heyeti milli görevini tamamlama gereğini her düşüncenin üstünde tuttu. İşte bu net anlayış 100 yıllık CHP’nin varlığının da bir özetidir. Bizler her şart altında bu ülkeye bu halka olan görevimizi her düşüncenin üstünde tutarız. Bugün bu salonda toplanan Türkiye’nin dört bir köşesinden seçilip gelmiş sizlerle bunu kanıtlamak için buradayız. Elbette ilk görevimiz CHP’ye bugünlere ulaştıran herkese duyduğumuz saygı ve minneti dile getirmektir. Sizlerin de en samimi duygularına aracılık ettiğimi bilerek büyük önderimiz, kurucumuz, ilk genel başkanımız aziz Atatürk’ü rahmetle, saygıyla, minnetle anıyorum. Genel başkanlarımız sayın İsmet İnönü’yü, sayın Bülent Ecevit’i, sayın Deniz Baykal’ı rahmetle, saygıyla anıyorum. Çeşitli dönemlerde bizlere liderlik eden sayın Murat Karayalçın’ı, sayın Hikmet Çetin’i, sayın Altan Öymen’i de sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Mayıs 2010’dan beri partimize, davamıza büyük emek vermiş sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na saygılarımı ve şükranlarımı sunuyorum.
Cumhuriyet’imiz ve partimiz için her kademede görev üstlenmiş ve yitirdiğimiz tüm partililerimizi saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Yine partimiz örgütlerinde görev üstlenmiş tüm emekçilere saygılarımı sunuyorum. Buradan her birini selamlıyorum, sevgilerimi iletiyorum.
Değerli yol arkadaşlarım, CHP bu ülkenin kurucu ve birleştirici gücüdür. Bu toprakların en köklü, en kapsayıcı siyasi geleneğidir. Bu eşsiz parti bir yanıyla Anadolu’nun insan odaklı sevgiye, hoşgörüye dayalı kadim kültüründen, bir yanıyla insanlığın evrensel değerlerinden beslenir. CHP 6 Ok ilkeleriyle kendini ifade eden eşitlik özgürlük adalet demokrasi ve insan hakları kaygısı taşıyan insanca, hakça bir düzen talep eden herkesin partisidir. CHP, Anadolu gibi renkli ve bereketli. Türkiye gibi cesur ve güçlüdür. Bütün eksikleri ve hatalarıyla 100 yıllık tarihimiz bizim onur ve gurur tarihimiz. Hepimiz Cumhuriyet’i kurmanın çok partili hayata, sosyal demokrasiye, laikliğe, sosyal devlete ve hukuk devletine öncülük etmenin onurunu ve sorumluluğunu taşırız. Bu ülkenin kurtuluş ve kuruluş süreçlerini yönetirken bu topraklar üzerinde yaşayan tüm halkı birleştirirken milli görevimizi her düşüncenin üzerinde tutarız.
Bugün Cumhuriyet’imizn ikinci yüzyılının bu ilk günlerde bizi gene hayati bir görev bekliyor. Bugün Cumhuriyet ve demokrasinin ilke ve idealleri etrafında yeniden, milletçe, kayıtsız ve şartsız, hep birlikte buluşmaya ihtiyacımız var. İnançlar saygılı laikliğin herkesi birleştiren güçlü teminatını eksiksiz bir şekilde hayata geçirmeye ihtiyacımız var. Bu topraklarda yaşayan her bir yurttaşı eşit ölçüde değerli ve saygın görmeye dayalı bir toplumsal bütünleşmeye ihtiyacımız var.
Zenginliklerimizi adil biçimde paylaşmaya ihtiyacımız var. Gücünü demokrasi ve hukuka bağlılıktan, etkili bir sosyal devleti yeniden inşa etme prensibine ihtiyacımız var. Bunları gerçekleştirmek için gereken her şey CHP’nin 100 yıllık tecrübesinde, genetik kodlarında ve hafızasında bütün tazeliğiyle vardır. Çünkü Cumhuriyet’i kuran, adında Cumhuriyet ve halk olan tek parti CHP’dir. Bu yüzden ilk günden beri Cumhuriyetçi, ilk günden beri hep birlikte halkçıyız. Bu büyük ve sarsılmaz gücün bir üyesi olmak, bir delegesi olmak hepimiz için başlı başına onurdur, şereftir. Bu gücün bir üyesi olmak aynı zamanda toplumsal bir görevdir. İnanın ki bu göreve bugün hiç olmadığı kadar ihtiyacımız var. Bu parti 600 yıllık bir imparatorluk çökerken 1923 şartlarında nasıl dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yarattıysa, imkansız diye düşünülen şartlarda nasıl ülkemizi işgal etmiş olan birleşik emperyalist güçleri yenip dünyanın tüm esir ve mazlum milletlerine ilham kaynağı olmuşsa, 1960’ların, 70’lerin fırtınalı dönemlerinde zamanında ruhuna ayak uydurarak nasıl demokratik siyasete yön verdiği ve hatta dünya sosyal demokrat hareketinde büyük söz sahibi olmuşsa bunu şimdi hep birlikte bir kez daha başarmalıyız.
Sevgili kardeşlerim, ne yazık ki vatandaşlarımızı kutuplaştıran, ayrıştıran tahammülsüz, hukuksuz, eğitimi çökertmiş ve bizi eşi görülmemiş derecede hayat pahalılığına mahkum etmiş iktidarla ikinci yüzyıla adım attık. Ne yazık ki 21 yıldır iş başında olan baskıcı iktidar Cumhuriyet’imizi devletimizi ve birbirimize olan inancımızı tahrip etti. Demokratik kurumlarımızdan hukuk sistemimize, eğitim kurumlarımızdan sağlık sistemimize kadar devletimizi, asırlık yapılarımızı darmadağınık etti. Eşsiz ülkemizi dünyadan uzaklaşmış bir yönetim anlayışına mahkum etti. Gençlerin kendilerine ve ülkemize olan inancını yerle bir etti. Gelir dağılımını çok tehlikeli bir biçimde bozdu. Çalışan nüfusumuzun yüzde 60’ını asgari ücrete mahkum etti. Toplumun yüzde 10’u zenginliğin, yüzde 70’ine sahip olan bir ülke olduk. Ülkemizin en önemli üretim gücü olan, yetenekli ve girişimci orta direği yok etti. Dahası yargı sistemini ne yazık ki silah gibi kullanarak bugünlerde gazetecilere yaptığı gibi kendisine muhalefet eden kim varsa herkesi içeri attı. Başımızdakiler ne yazık ki adaletsiz bir ortam, baskıcı ve sadece işi bilmeyen insanlar değiller. Aynı zamanda paramızı pul ettiler. Halkımızı içinden çıkılması zor bir borç batağına soktular. Ukrayna’da, Gazze’de insanlık dışı kıyıma, Irak ve Suriye’de kaostan, global güvenlik riskine kadar dış tehditler yükselmişken ne yazık ki bu beceri yoksunu ve baskıcı iktidarla ikinci yüzyılımıza adım atıyoruz. CHP’nin inançlı kadroları olarak bizler bu fotoğrafı kabullenmeyiz, kabullenmiyoruz, kabullenmeyeceğiz.
Ülkemin de partimin de bundan çok daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. Türkiye’nin yönetilmesinde, ilerlemesinde ve milletin zenginleşmesinde çok daha başarılı olabileceğimizi, ülkenin makus talihini bir kez daha yenebileceğimizi çok iyi biliyorum. İşte bu yüzden bu kurultay tarihi bir kurultaydır. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılının başladığı bu haftada, partimizin 100. kuruluş yıldönümü olan bu haftada bu kurultay ülkemiz adına tarihi bir kurultay olacak. İkinci yüzyılın inşasına giden büyük bir yolculuğun büyük bir adımını atacağız. Bu kurultay sadece CHP kurultayı değil, Türkiye muhalefetinin toptan şekilleneceği bir kurultaydır. Bu kurultay sadece CHP olarak siyaseti değil, sendikalardan sivil topluma, gençlerden kadınlara, çalışanlardan emeklilere kadar herkesi umutlandıracak ve çok umutlandıracak. Bu kurultay toplumsal muhalefete büyük güç ve moral verecek. Bu halk bundan sonra bakın artık her zaman diri, dipdiri, dimdik ayakta olmak istiyor. Sadece 6 gün önce her türlü engellemeye rağmen duruma el koyarak Cumhuriyet’in 100. yılını 100 yıldır görülmemiş kalabalıklarla nasıl kutladıysa, o gün Anıtkabir nasıl milyonların ziyaret mekanı olduysa, o gün nasıl kent ve kasaba meydanları en küçüğünden en büyüğüne halkımızın bayram yeri ve dayanışma alanları olduysa bu aziz millet, ülkeyi yeniden ve baştan inşa etmeyi bilecektir. Çünkü her birisi haykırdı: ‘Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Atatürk’.
Bu kurultay sadece CHP kurultayı değil, Türkiye muhalefetinin toptan şekilleneceği bir kurultaydır. Bu kurultay sadece CHP olarak siyaseti değil, sendikalardan sivil topluma, gençlerden kadınlara, çalışanlardan emeklilere kadar herkesi umutlandıracak ve çok umutlandıracak. Bu kurultay toplumsal muhalefete büyük güç ve moral verecek.
Sevgili dostlarım, çünkü bu büyük halk özgür bağımsız bir arada kardeşçe ve huzurla yaşamak istiyor. bu yüzden nu büyük halk bizim en büyük gücümüzdür. Her şeyden önce halkımızın ferasetine güveneceğiz ve onunla birlikte yürüyeceğiz. İşte bu yüzden bu kurultayda halkımıza karşı her birimizin tarihi bir sorumluluğu vardır. Bu kurultay geleceğin Türkiye’sini adım adım kuracağımız, yeni yüzyılın harcını hep birlikte atacağımız büyük ve şanlı yolculuğumuzun ilk adımıdır. Burada sorumlu davranmak dostluğumuzu ve dayanışmamızı, birliğimizi ve beraberliğimizi güçlendirmek ve geleceğe güvenle bakmak gerekir. Bakınız sadece 5 ay sonra genel seçimler var. Kurultayımız biter bitmez 2024 yerel seçimleri için hep birlikte omuz omuza vereceğiz. Kurultayımız biter bitmez her okulda her tarlada her fabrikada halkımızla buluşacağız. İkinci yüzyılın Türkiye’sini hep birlikte inşa etmeye başlayacağız. Pek çok ilde, ilçede, metropolde göreceksiniz yerel seçimleri hep birlikte kazanacağız. Son 5 yılda ortaya koyduğumuz halkçı, dayanışmacı ve adil yerel yönetim başarısını ülke sathına yayacağız. Yeter ki biz ne yaptığımızı bilelim. Yeter ki biz vatandaşın sesine kulak verelim. Çok çalışalım. Biliyorsunuz milletimizin önüne çeşitli tarihleri vizyon diye koyanlar oldu. Bundan sonra o tarihleri biz belirleyeceğiz. CHP’liler belirleyecek. 2024 seçimlerini kazandıktan sonra 2028’i de biz kazanacağız. 2029’u da biz kazanacağız. 2033’ü de biz kazanacağız, 2038’i de biz kazanacağız. Milletçe kazanacağız. Türkiye’nin geleceğini kurmaya kentlerdeki tecrübemizle birlikte başlayacağız. Partimizin bir neferi olarak Edirne’den Kars’a, Samsun’dan Hatay’a kadar vatandaşlarımız Türkiye’yi zengin, güçlü ve adil kılacağına inandığında partimizi desteklemeye dünden hazır olduğunu hepimiz biliyoruz. O yüzden çok çalışacağız, çok terleyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz ve hiç durmayacağız.
Önümüzdeki demokrasi sınavlarını birer birer aşacağız. Bu ülkede seçimler ne kadar adaletsiz olursa olsun, seçim geceleri ne denli güvenilmez olursa olsun, etrafımızdaki ateş çemberi ne denli küresel riskler içerisine girerse girsin. Kapitalist düzenin derinleşen çoklu krizleri karşısında yeni bir sosyal ekonomi programı ortaya koymak ne denli zorlaşırsa zorlaşsın başaracağız. Türkiye’nin ihtiyacı olan büyük ekonomik sıçramayı hep birlikte sağlayacağız. Kamunun kaynaklarını, insanlarımızın yeteneklerini ve dünyanın bilgi birikimiyle harmanlayacağız. Emeğin asli temsilcisi olarak çalışanların, üretenlerin, emeklilerin dostu ve umudu olacağız. Unutulanların, kırılanların, ötekileştirilenlerin, yok sayılanların, haksız yere özgürlüğünden edilenlerin yanında biz olacağız. 86 milyonun onurlu ve eşit hissedarı olduğu bir Cumhuriyet’i sil baştan hep birlikte ayağa kaldıracağız. Hiç kuşkunuz olmasın, hep birlikte başaracağız. Başarmak için azmimiz, irademiz, kadrolarımız, entelektüel kaynaklarımız vardır. Kişisel özgürlükleri ve ulusal bağımsızlığı esas alan Cumhuriyetçiliğimizle, fikri ve vicdanı hür insanlar olmamızı esas alan laiklik ilkemizle, demokrasinin ve sosyal adaletin temelini oluşturan halkçılık ilkemizle, kamu yararını öne çıkaran devletçilik ilkemizle, her görüşten her kimlikten vatandaşlarımızın eşit birliğini temel prensip kabul eden milliyetçilik ilkemizle, toplumun ve kurumların düzenli olarak kendini yenilemesini esas alan devrimcililk ilkemizle ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Sevgili yoldaşlarım, bu ülkede demokrasiyi, devleti, adaleti, refahı bizden daha iyi inşa edecek, daha iyi temsil edecek başka bir parti yoktur. Bizi temsil ettiğimiz anlayış sadece Cumhuriyet ideali, sadece özgürlüğün ve eşitliğin güvencesi değildir. Aynı zamanda toplumsal barışın ve uluslararası barışın da güvencesidir. Sevgili yol arkadaşlarım, büyük şairin dediği gibi, güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz, motorları ışıklı maviliklere hep birlikte süreceğiz.
KILIÇDAROĞLU KONUŞTU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi:
Sayın Başkan, değerli yol arkadaşlarım, sosyalist enternasyonelin ve yabancı misyonun değerli üyeleri, hepiniz hoş geldiniz, onur verdiniz. Televizyonları başında, sosyal medya hesapları ve radyoları başında bizi dinleyen tüm yurttaşlarımıza CHP’nin 38. Kurultayı’ndan sevgilerimizi gönderiyoruz.
Değerli yoldaşlarım, bu yıl 100. yaşımızı kutladık, ikinci yüzyılın başındayız. 100 yıllık bir tarih pek çok kişinin, sosyoloğun ortaya koyduğu gerçeklerle bize şunu gösterdi: 100 yıllık bir tarih her siyasal partiye nasip olan bir tarih değildir. 100 yıllık tarih içinde kapatıldık, arşivlerimize el kondu, genel başkanlarımız tutuklandı, hapse girdi. 100 yıllık tarihi içinde yılmadık, direndik ve 100.yılımızı şimdi kutluyoruz. Hiçbir partiye Türkiye’de nasip olmayacak bir tarihi yaşıyoruz. Beraber yaşıyoruz. Birlikte yaşıyoruz. Birlikte büyüteceğiz CHP’yi. CHP’yi 100 yıl yaşatan gerçek kuruluşunun savaş meydanlarında, Kuva-i Milliyeciler tarafından gerçekleştirilmesidir. Biz sıradan bir parti değiliz. Bizim mücadelemizi dünyanın pek çok saygın partileri örnek almışlardır ve örnek olmaya da devam edeceğiz. Biz Kuva-i Milliyecilerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, biz ne ezen ne ezilen, insanca ve hakça bir düzen diyenlerin partisiyiz. Biz hiçbir evladımızın yatağa aç girmemesi için mücadele eden bir partiyiz. Biz çağdaş uygarlığı hedeflemiş ve o uygarlığı aşmak için mücadele edenlerin partisiyiz. Biz herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyan bir partiyiz.
Sevgili örgütüm, biliyorum, sizleri zaman zaman üzdüm, ama bir şeyi bilmenizi isterim, asla ve asla sizi üzecek, sizi utandıracak hiçbir şey yapmadım. Hep sizler için, Türkiye için mücadele ettim. Bu parti tüm kurultaylarından tartışarak ve güçlenerek çıkmıştır. Yine güçlenerek çıkacaktır.
Değerli yol arkadaşlarım, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu 7 madde halinde bilginize sunacağım ve örgütümün bu 7 maddeyi Türkiye coğrafyasının her yerinde seslendirmesini istiyorum.
1- Bugün içinde bulunduğumuz koşullarda anayasa fiilen askıya alınmıştır. Demokratik, laik hukuk devleti artık işlememektedir.
2-Sanayi devleti çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıyadır. Güçler ayrılığı ilkesi tümüyle fiilen bitmiştir.
3- Yoksulluğu yaymak ve derinleştirmek ve milyonları yardıma muhtaç hale getirmek saray devletinin politikasına dönüşmüştür. Üzülerek görüyoruz ki yoksulluk kabullenilen bir kültür haline dönüşmek üzeredir. Bir daha ifade edeyim. Üzülerek ifade ediyorum ki yoksulluk bir anlamda kabullenilerek sürdürülebilir bir kültür haline dönüşmüştür. Yoksulluğun meşrulaştırılması aynı zamanda eşitsizliklerin de meşrulaştırılmasına yol açmaktadır. Bu sosyal devlet anlayışına aykırıdır ve sıradan yurttaşın herhangi bir yurttaşın hak arama talebini önlemektedir. Yoksulluğu kabullenme kültürünün aşama aşama iktidar tarafından yerleştirildiğini bilmemiz lazım. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye’yi, bireysel ve yasa dışı zenginleşme adeta bir başarı olarak hayranlıkla izlenilir hale getirildi.
4- Türkiye fiilen yara açık cezaevine dönüştürülmüş durumdadır. Gazeteciler görevlerini yapamaz haldedir. Bu kurultayımızda şu anda tutuklu olan Tolga Şardan’a, Can Atalay’a, Osman Kavala’ya, Selahattin Demirtaş’a, Tayfun Kahraman’a, Çiğdem Mater’e, Emine Özerden’e, Yiğit Ali Ekmekçi’ye, Akan Altınay’a ve Barış Pehlivan’a selam gönderiyoruz. Selam olsun size demokrasi kahramanları.
5- İktidarda kalmak için her türlü hile ve sahtekarlığa yapmak sarayın meşru politikası haline gelmiştir.
6- Ülkenin dış politikası fiilen iflas etmiştir. Bir kan denizine dönüşen Filistin’de bile Türkiye’nin sözü geçmemektedir. Orta Doğu’da yaşanan tüm sorunların çözüm adresi bir dönem Türkiye’ydi. Herkes Türkiye’ye başvururdu ‘Sorunlarımızı çözün’ diye. Türkiye bu şansını yanlış dış politikayla kaybetmişti.r
7- Yanlış dış politika sonucu olarak Türkiye para karşılığı sığınmacı deposuna dönüştürülmüştür. 85 milyonun idaresi sığınmacı deposu olsun diye Avrupalılara satılmıştır. Bunu gittiğiniz her yerde anlatmanız gerekir.
Bu 7 madde acıdır ama bir gerçektir. Sarayın 7 maddeye baktığımızda ahlaki ve siyasi meşruiyetini sorgulamamız gerekir. Bu iktidarın Türkiye’yi sağlıklı yönetme şansı yoktur. Bu tablonun diğer yüzü biz CHP’lilere verilen görevi göstermektedir. Tablonun diğer yüzünde biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek ve bu ülkede var olan sorunları çözmek durumundayız. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur, bunu sakın hiçbir arkadaşım unutmasın. Tarihin diğer yüzü bize sorumluluk yüklemektedir. Elbette tüm bunlar olurken asla ve asla umutsuzluğa kapılmayacağız. Bizim kitabımızda umutsuzluk yok. Umudumuzla, bilgimizle tarihe yön vereceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün böyle bir umutsuz tabloyla karşılaştığında söylediği güzel bir cümle vardır: ‘Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim’. Bu salondakilerin hiçbirisinin umudunu yitirmeye hakkı da yetkisi de yoktur.
“HANÇERLENDİM”
Tarihin bize yüklediği sorumluluk, 6 lider oturduk, ilk toplantı. Bu tabloyu kısmen anlattım ve kendilerine şunu söyledim. ‘Ülkede demokrasi yok, tarihin bize yüklediği sorumluluk var. Biz bunun gereğini yapmak zorundayız. İnsan haklarını, özgürlüklerini getirmek zorundayız. Yargı üzerindeki kara lekeyi kaldıralım’ diye uzun uzun anlattım. Ülkeyi nasıl yöneteceğimizi oturduk, çalıştık. Ortak mutabakat metni hazırladık. Ülkeyi nasıl yöneteceğimize karar vermek için. Bu yetmedi ortak metni geniş kitlelerle paylaştık. Arkasından gerçek bir demokrasiyi getirmek ve güçlendirilmiş parlamenter sistem için bir çaba daha harcadık. Anayasa değişikliklerinde neler yapmalıyız, nasıl Türkiye demokrasiyle yönetilen bir ülke olur. Güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması yaptık. İş cumhurbaşkanı adaylığının seçilmesine gelince masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler… Ayrıntılara girmek istiyorum ama sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Bir daha ifade edeyim. Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım.
ATEŞİ VE İHANETİ GÖRDÜM
Ateşi ve ihaneti gördüm. Ama yılmadım, yıkılmadım. Çalıştık, tüm kumpaslara rağmen, yalana dolana rağmen, beşli çetelere rağmen, vatandaşlık verilen milyonlarca sığınmacıya rağmen, saray devletinin harcadığı milyarlara rağmen, saray devletinin valililerine, kaymakamlarına, bürokratlarına rağmen çalıştık, yıkılmadık, asla boyun eğmedik. Çünkü şuna inanıyorduk ve hep inandım, hep söyledim: Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yükümüz ağırdı, üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildir arkadaşlar, sırtımdaki hançerlerdi.
Seçim bitti, seçimi kazanamadık. Daha nefes almadan değişim söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler uzun süredir değişmeyenlerdi. Ama seçimden sonra ilk işim onları değiştirmek oldu. Değişim, aklı olan herkesin bilmesi gereken bir şey var. Değişmeyen tek şey değişimdir. Hayatın kendisidir değişim. Değişim, değişmez demek değildir. Hayatın kendisidir değişim. Şimdi burada da ayrıntıya gireceğim. İlk değişimi ne zaman söyledim? 2019. ‘En büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir’ dedim. 2020, 2021, 2023. En büyük değişimi yaşayan parti CHP’dir. Örnek: Ne diyorlardı? Her salı konuşmaya çıkarlardır, değil mi beyler? ‘Efendim bu CHP var ya CHP, Sivas’ın ötesine gidemiyor’ diyorlardı. Gidemiyorduk, rozet takamıyorduk. Diyarbakır’a, Hakkari’ye, Mardin’e gidemiyorduk. İllerine giremiyorduk. Peki bugün? Bugün oralardan milletvekili çıkardık. Hangi değişimden söz ediyorsunuz?
Değerli arkadaşlarım, tüm bunlara rağmen bir an olsun namerde boyun eğmedim ve eğmeyeceğim. Bir kere bile olsa haramzadelerin sofrasına oturmadım ve oturmayacağım. Benim sofram halil ibrahim sofrasıdır. Mustafa Kemal’in kurduğu partide majestelerinin muhalefeti olmadım, birilerinin muhalefeti olmadım. Halkın sorunlarını dillendirdim ve halkla beraber oldum, onlar gibi yaşadım. Sırça köşklere ihtiyacım yok. Benim evim benim sarayımdır, benim mutfağım benimdir. Helal lokma başımın üstünde yeri olan lokmadır. Sarayın sofrasına gidip diz çökmedim. Doğru bildiğimi hep savundum. Bundan sonra da hak için adalet için doğru bildiğimi savunacağım.
7 Mart 2023, grup toplantısında şu cümleyi kurdum: ‘Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak zordur’, evet zordur. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için emeklinin, memurun, işçinin, sahte enflasyon ile hakları yendiği zaman Bay Kemal gibi TÜİK önünde direneceksiniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olacaksınız mülakatta hakları yenen gencecik filiz gibi çocuklarımızın hakları yendiğinde MEB önüne gidip ‘Mülakatı kaldırın’ diyeceksiniz. Yoksul kesimlerin, apartman görevlileri, taşeron işçiler, sigortasız çalışanların sesi olacaksınız. Hiç kimsenin inancını, kimliğini, yaşam tarzını sorgulamayacaksınız. İnsana insan olarak bakacaksınız. Deprem olduğunda deprem bölgesine giden ilk genel başkan olacaksınız. Onların sorunlarını dillendireceksiniz. Yaşanan derin yoksulluğu anlatmak. Çocuğuna et, süt veremeyen bir annenin dramını anlatmak için Et ve Balık Kurumu önüne gidip derin yoksulluğu anlatacaksınız. Elektriği, suyu kesilen milyonlarca insanın sesi olacaksınız. Elektriğinizi keseceksiniz, bir hafta elektriksiz yaşayacaksınız. Bunu biz yaptık. Biz sağcı mı olduk? Bu hareketler CHP’yi geniş kesimlerin tanımasına, saygı duymasına yol açtı. Geniş kesimlerin CHP’ye kucak açmasına yol açtı. 6 yaşındaki kız evladımız sistematik tecavüze uğrarken ve bu kız çocuğumuzun dosyası sümenaltı edilirken milletvekilleriyle beraber Adalet Bakanlığı’nın kapısına dayanıp adaleti savunacaksınız. Şanlıurfa’da sabahın köründe işsizler kahvesine gideceksiniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için güvencesiz tarım işçilerinin sesi soluğu olacaksınız. Çubuk’ta linç girişiminde bulunulurken moralinizi bozmayacaksınız, aslanlar gibi dik duracaksınız. Linç edenlerden değil ettirenlerden hesap soracaksınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için başka partilerin CHP’yi dizayn etmelerine izin vermeyeceksiniz. Kimlerin neyi beklediğini çok iyi biliyorum. CHP’yi nasıl karıştırdıklarını da çok iyi biliyorum. Ama unuttukları bir şey var. Bu örgüt 100 yıllıktır ve çimentodur, Türkiye’nin çimentosudur. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için paramiliter gruplardan korkmayacaksınız. SADAT’ın kapısına dayanacaksınız. 2 oğlu ve eşi öldürülen Emine Şenyaşar’ın dosyası sürekli sümenaltında tutulurken Şanlıurfa’ya gideceksiniz, sahip çıkacaksınız. Onun dosyasını açmak zorunda kaldılar. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için vefalı olacaksın, vefalı. Bay Kemal’in yol arkadaşı olacaksan Bay Kemal’i arkadan hançerlemeyeceksin.
“36 SAAT AYAKKABI ÇIKARMADIM”
Hangi badireleri atlattığımızı, hangi mücadeleleri verdiğimizi ne çabuk unuttun? Üzerimize giydirilmek istenen kefeni nasıl yırttın? Nasıl mücadele ettik? Nasıl unuturuz biz bunu? 13 Haziran 2023. Yine grup toplantısı. Ben bir genel başkan olarak partimin bugününü ve yakın geleceğini değil, geleceğini düşünmek zorundayım. Gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. CHP kültüründen aldığım en büyük derslerden birisi budur. Bu kurultaydan sonra tüzük kurultayı yapacağız. Değişim, dönüşüm, yenilenme nasıl olur? Sadece Türkiye değil, tüm dünya öğrenecek. Dalgalara karşı güvenli bir limanı öreceğiz. Cinsiyet kotası getireceğiz. Yüzde 50, var mısınız? Yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek. Varsanız getireceğim. Bir seferde 5 bin üye kaydetmek, bunlara son vereceğiz. Yığma üyeye son vereceğim. Milletvekillerini 3 dönemle sınırlayacağız. Sonra başka arkadaşlar gelecek. Belediye meclis üyeliklerine belirli kontenjanlar getireceğiz. O bölgede hayvancılık yapılıyorsa mutlaka veteriner olacak. Bir avukat, mali müşavir, kent plancısı olacak. Bunları gerekirse ilgili sivil toplum örgütlerinden isteyeceğiz. Danışma kurulunu arka arkaya 3 kez toplamayan il, otomatik olarak düşmüş olacak. Oturacaklar, tartışacaklar. Mahalle temsilcilerimiz bir kişi olmayacak. Bir kadın, bir erkek olacak. Kadın kollarına söyledim. En zayıf halkamız ev kadınları. Evlere giremiyoruz, evlere girmemiz lazım. Dramlarını dinlememiz lazım. O nedenle ‘Güçlendirin’ dedim. 100 bin yeni kadın üyeyi partimize kaydettik. Sizlerden istirham ediyorum. Kadın üye sayısını arttırın ve mutlaka evlere girmeli. Artık her yerde her zaman ön seçim olacak. Aktif üye, kurumsal üye… Her yerde ön seçim… Genel sekreterlik makamını güçlendireceğiz. Diğer sol partilerde olduğu gibi güçlü bir genel sekreterlik olacak. Bilim yönetim kültür platformunu yeniden inşa edeceğiz. İlk kez girenler önlerindeki seçimlerde milletvekili adayı olmayacaklar, daha sonra olacaklar. Buraya bilgisiyle gelen önce kendisini ispat edecek. ‘Üniversiteden geldim, partiye katkı vereceğim’, katkısını göreceğiz ve sonraki seçimde kendisini aday belirleyebiliriz. İç denetim mekanizmasını getireceğiz. Parti müfettişliklerini yeniden inşa edeceğiz. Artık illerin hesapları da Sayıştay tarafından denetlenecek. İl başkanlarımızın hazırlıklı olması lazım. Seçimlerde en başarılı olan 5 il başkanı parti meclisi üyesi olacak. Sokrates’in güzel bir sözü var: ‘Değişimin sırrı tüm enerjinizi eskiyle savaşmaya değil, yeniyi inşa etmeye odaklanmanızdır’. Biz yeniyi güçlü bir şekilde inşa edeceğiz. Bunları gerçekleştirdiğimizde hep beraber köklü bir yenilenmeye imza atmış olacağız. Çünkü hukuksal normu örgütümüz belirleyecek. Bir sonraki kurultayda ben de sizlerin arasında oturup seçilen yeni genel başkanımız alkışlayacağım. Aldığım her görevi tüm eksikliklerine rağmen yerine getirmeye çalıştım. Siz bilmezsiniz ama ben bilirim. 36 saat ayakkabı çıkarmamak nedir? Siz bilmezsiniz ama ben bilirim. Ayakkabı bağcıklarını çözmek zorunda kaldım çünkü ayaklarım şişmişti. Benim gelirim bana yetiyor zaten. Servetlere ihtiyacım yok. Tek isteğim halkımın gönlünde taht kurmaktır, başka bir şey değil. Herkes şunu diyebilmeli: ‘Evet bu genel başkan emek harcadı’, bunu istiyorum. Bu ülkede dönüşümü sağlayacak olan bizleriz. Tarihi bir sorumluluk bizim sırtımızda. Önümüzde yerel seçimler var. ‘Bazı illeri alacağız’ demiştim. Alacağız arkadaşlar. Daha Manisa’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Denizli’yi alacağız. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Bizim kitabımızda mücadele vardır. Aslanlar gibi mücadele vardır. Bu mücadeleyi yapacağız.
ÖRSAN ÖYMENDEN KILIÇDAROĞLU’NA SERT SÖZLER
CHP Genel Başkan Adayı Örsan Öymen, “Sayın Kemal Kılıçdaroğlu 13 seçimin hepsinde mi sırtından hançerlendi” ifadelerini kullandı.
“Gerçekleri olduğu gibi ortaya koymamız gerekiyor. Sayın Genel Başkanımız sırtından hançerlendiğini söyledi. 13 yılda 12 seçim kaybedilmiş, hepsinde mi sırtından hançerlendi? Böyle bir şey olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde görülmüş, 13 yılda bütün seçimler kaybedilmiş, buna rağmen genel başkanlık koltuğunda oturmak nasıl açıklanabilir. CHP’nin oyu yüzde 22-26 bandında sıkışmış kalmış. Yüzde 48 değerli bir oydur fakat önceki seçimlerde de adayların toplam oyu yüzde 48’di.
39 VEKİLİ HEDİYE ETTİK:
Gerçek bir değişime yol açmamız gerekiyor. Bu seçimlerin kaybedilmiş olmasının birçok nedeni var. Parti içi demokrasinin olmaması, kararların oligarşik bir yapı tarafından alınması hataya sebep olmuştur. 39 vekilin oyu yüzde 2-3’ü geçmeyen partilere hediye ettik. Şimdi anayasa değişikliği oylamaları olacak, bu vekiller AK Parti ile işbirliği yaparsa bunun sorumlusu kim olacak. Genel merkez örgütün ağası değildir, örgütün sözcüsü olmalıdır. İki seçim kaybeden birisinin bir daha genel başkan adayı olmaması gerekiyor.
GENEL BAŞKAN SOLU HAYIRSEVERLİK ZANNEDİYOR:
Sayın Genel Başkan değişimcilerin sağ sol bilmediğini söyledi. Kimi kastetti bilmiyorum. Sayın Genel Başkan’ın söylediği doğru değildir. Parti sağa kaymıştır. Genel Başkan solu hayırseverlik zannediyor. Sol, düzeni değiştirmektir. Laiklik ilkesi yönetim tarafından ihmal edilmiştir. AK Parti din devleti kuruyor ve biz buna karşı çıkamıyoruz. Biz bunu kabul etmiyoruz.”
ADAYLIKTAN ÇEKİLDİ
Örsan Öymen adaylıktan çekildiğini şu sözlerle açıkladı:
“CHP 38. Olağan Kurultay süreci ne yazık ki, medya ambargosu, adaylık imza tekeli, delegeye yönelik baskılar gibi uygulamalar nedeniyle, anti-demokratik bir ortamda gerçekleşmiştir. Kurultay, partideki bozuk düzenin bir parçası veya uzantısı olanların “yarışına” dönüştürülmüştür. Bu nedenle CHP Genel Başkan Aday Adaylığı’ndan çekilmeye karar verdim. Bu Kurultay’da, kim kazanırsa kazansın, kaybeden ne yazık ki CHP ve Türkiye olmuştur.”
SABRİ ERGÜL DE ELEŞTİRDİ
CHP 38. Olağan Kurultayı’nda konuşan CHP Onur Üyesi Sabri Ergül: (Kemal Kılıçdaroğlu’na)
“Partinin imkanları kullandınız. Ecevit’in deyimiyle ‘Kapıkulu mu olacaksınız, özgür üye mi olacaksınız?’ Özgür Özel de aday siz de aday, eşit muamele olmalı. Kaybettiniz.”
İMAMOĞLU DUYURDU: İKİ ADAY DA YETERLİ İMZAYA SAHİP
Divan Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’in yeterli imzayı aldığını belirterek şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu ve Özel’in adaylıkları, yeterli imza sayısına sahiptir. İki adayımız olarak kurultayın seçim takviminde sunulacaktırlar, hayırlı uğurlu olsun.”
“SİZE GENEL BAŞKANIM DİYEMİYORUM”
Nazmiye Halvaşi: Genel başkan dedi ki, ‘Siz gidin işinizi yapın ben değişimi yaparım’. Hayır değişimi örgüt yapar. Genel başkan, size genel başkan diyemiyorum artık. Siz ne zaman ki ‘Bu partide temiz birini bulduğum zaman devredeceğim’ dediniz. Beni, sizi kirli ilan ettiniz, o zamandan beri size genel başkanım diyemiyorum genel başkanım.
ÖZGÜR ÖZEL SAHNEDE
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel konuşma yapıyor:
81 ilde biri uyandı bu sabah. Gitti, partiyi açtı, televizyonu açtı, çayı demledi. ‘Birazdan gelir bizimkiler, kurultayı izleriz’ dedi. 81 il, 973 ilçede CHP’de, baba evimizde çayı demleyenlere, bacayı tüttürenlere, bayrağı sallayanlara kurultayımızdan selam olsun. Memleketim Manisa’ya, ‘İkinci memleketimdir’ deyince kafasındaki kasketi çıkarıp başıma geçiren Ökkeş Amca’nın Osmaniye’sine, İsmet Paşa’nın Malatya’sına, Ecevit’in Zonguldak’ına, Sayın Genel Başkanı’mızın Tunceli’sine Dersim’e, divanımızın Şanlıurfa’sına, Kütahya’sına, Kırıkkale’sine, Giresun’una, Uşak’ına, Gümüşhanesi’ne, Edirne’sine, Kars’ına, divan başkanımızın Trabzon’una Karadeniz’ine selam olsun. Güzelim Marmara’ya selam olsun. ‘Hastasıyız be ya’, Trakya’ya selam olsun. Efelerin Ege’sine, sarı sıcak Akdeniz’e, soğuk ve Mert İç Anadolu’ya, soğuk ama yüreği sıcak Doğu Anadolu’ya, sandığa yansıyan iradelerine kayyum atanan Van’a, Diyarbakır’a, Mardin’e, Güneydoğu’ya selam olsun. Memleketimin dört bir yanında 6 Ok’lu bayrağı sallayanlara, Soma’da Zonguldak’ta Bartın’da, yerin yüzlerce metre altında can pahasına çalışanlara, İzmir’de Agrobay’da direnen kadın işçilere, İstanbul’da Ankara’da Sputnik önünde direnen gazetecilere, Silivri’de Bakırköy’de hepimizin yerine yatan Tayfun Kahraman’a, Can Atalay’a, Tolga Şardan’a, Selçuk Kozağaçlı’ya, Osman Kavala’ya, Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e, Selçuk Mızraklı’ya, Selahattin Demirtaş’a selam olsun. İleri yaşlarına rağmen tek adamın bitmez kiniyle cezaevlerinde tutulan Fevzi Türkeri’ye, Çetin Doğan’a, Yıldırım Türker’e, Cevat Temel Özkaynak’a, Erol Özkasnak’a utanarak selam olsun. Atölyelerde, tersanelerde, fabrikalarda çalışan mavi-gri yakalılara, plazalarda emekleri sömürülen beyaz yakalılara… Bugün buraya 81 ilden 1.5 milyon üyemizi temsilen gelen, şahdamarında parti, Atatürk sevgisi atan, her biri sadece Atatürk’ün askerleri olan delegelerimize merhaba merhaba merhaba…
“BİZ HEP BERABERİZ”
Bugün buraya dalları ülkemizin her köşesini saran, yaprakları her bir insanımıza umut olan 100 yıllık ulu çınarımızın gölgesine geldik. Biriz, hep beraberiz. Geçmişten gelen büyük bir emaneti taşımanın yanında gençlerin gelecek hayalini hedefimiz sayan, onların kaygılarının korkularının yükünü sırtlarında taşıyanlarız. Bizler 1 Mart tezkeresinde ABD’de verdiği sözü tutmak için BOP eş başkanının gelip de Meclis’e dayattığı 1 Mart tarihinde görülen tezkerede eğer o olmasaydı bir milyon Amerikan postalının memleketimizi basacağı tarihte buna engel olan Deniz Baykal’ın partisiyiz. Biz milliyetçiliği sokak duvarlarına değil, Ege’nin Akdeniz’in derin sularına, Afyon’un haşhaş tarlalarına, Kıbrıs’ın Beş Parmak Dağlarına yazan Karaoğlan Bülent Ecevit’in partisiyiz. Biz ülkemizi çok partili rejimle tanıştıran, kaybettiği ilk seçimden sonra ‘Benim en büyük zaferimdir’ diyebilen, ne ezen ne ezilen ve garp cephesi komutanı, Lozan kahramanı İsmet Paşa’nın partisiyiz. Biz ‘Türkiye Cumhuriyeti ve CHP iki büyük eserimdir’ diyen, ‘Vücudum elbet toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz.
ATATÜRK VURGUSU
Partilerin iki yılda bir toplanıp, Siyasi Partiler Kanunu’nun 14. maddesini yerine getirdikleri bir yasal zorunluluk mudur? Delegelerin toplanıp mevcut liderlerinin devamını tasdik ettikleri, onların listelerini onayladıkları bir birliktelik midir? Başka partiler için böyle olabilir. Ancak CHP için hiçbir zaman böyle olmadı, olmayacaktır. Hatırlatalım, Atatürk ilk kurultay olarak toplanan 1927 Kongremizin açılış konuşmasında şöyle der: ‘Bu CHP’nin 2.kurultayıdır’, Atatürk bunu söylediğinde durup bakarlar, Paşa der ki ‘İlkini Sivas’ta yapmadık mı?’, CHP’nin ilk kurultayı 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi’dir. İşte bu ifade bizim kurultayımızı diğer tüm partilerin kurultaylarından farklılaştırır. Bizim kurultaylarımızın en önemli özelliği liderden talimat almaz. Ancak onlara görev verir. CHP kurultayları sadece kendi partimiz için değil, ülke siyasetini de şekillendirmiştir. İşte biz bugün sadece partimizin yönetim kadrosunu belirlemeye, partimize bir genel başkan seçmeye gelmedik. Yeni bir hikayeye başlamak, Türkiye siyasetini yeniden şekillendirmek için hep birlikte buradayız. Özellikle tarihimizdeki iki büyük kurultay memleketimizin önüne önemli hedefler koydu. Ardından da partimizi iktidar yaptı. Gazi Mustafa Kemal’in liderliğindeki Sivas Kongresi bize mandayı, himayeyi reddetme, kurtuluşu örgütleme, bağımsızlığı ilan etme görevi vermişti. Sivas Kongresi çaresiz, yoksul bir halktan Kurtuluş Savaşçıları yaratmanın ilk adımıdır. Bugün Türkiye’nin ikinci yüzyılının ilk kurultayını yapıyoruz. Burada bize ve kendinize yeni bir görev vereceksiniz. Bu görev Türkiye’nin ikinci yüzyılında CHP’yi yeniden iktidar yapma görevidir.
HESABI GENÇLERİMİZ ÖDÜYOR
1972 Kurultayımız ise önümüze yeni bir vizyon koyan, hayatın siyasetin akışını değiştiren diğer kurultayımızdır. Kurultay Bülent Ecevit’i genel başkan seçmiş, partimizi sosyal demokrat bir çizgiye taşıma, sendikalarla ezilenlerle hak arayanlarla buluşma, sosyal demokrasiyi iktidar yapma görevi vermiştir. Bu kurultaydan çıkan sonuç bizi iktidara taşımıştır. 1972 kurultayı dünyada esen sol rüzgarları gören, Türkiye’nin ihtiyaçlarını doğru tespit eden, siyasi kümelenmeleri doğru okuyan ve hedef koyan bir kurultaydır. Bu öngörüden alınacak önemli derslerimiz var. Çok sevilen, gönülden bağlı olunan, hayranlık duyulan Atatürk’ün silah arkadaşı İsmet İnönü ile zamanı gelmiş vefalı vedasından alacağı büyük bir ilham var. Parti ve ülke söz konusu olduğunda İsmet İnönü’nün dahi karşısında duran bir iradeyi gösterebilen cesaretten öğreneceğimiz çok şey var. Partimiz 1979’dan bu yana 44 yıldır ağız tadıyla iktidar olamadı. Kurultaylarımız 44 yıldır bizlere görev veriyor. İyi niyetli çabalara rağmen 44 yıldır bunu başarmayı hep birlikte beceremedik. Ama aslında ikinci yüzyılın ilk kurultayındayız. Ben sizi sadece bir genel başkan, bir parti meclisi seçecek 38. Olağan Kurultay’ın olağan delegeleri olarak görmüyorum. Ben sizde kuruluş iradesinin, Cumhuriyet devrimlerinin, Sivas Kongresi’nin ruhunu görüyorum. Sosyal demokrasiyi iktidar yapan 1972 kongresinin inancını görüyorum. Ben bugün tribünlere baktığımda, sahaya baktığımda sizlerin gözlerinizin içine baktığımda parti tarihini bilen, her biri tertemiz, sosyal demokrasiyi benimsemiş delegeleri pırıl pırıl partilileri, pırıl pırıl gençleri görüyorum. 44 yıldır delegelerimizin verdiği görevi yerine getiremediğimizden hem partimiz hem ülkemiz ağır bedeller ödedi. CHP iktidar olmadıkça ardı ardına sağ partiler ülkeyi yönettiler. O iktidarlar ülkeyi yoksullaştırdı, yoksulluğu siyasallaştırdı. Kimlikler arası gerilimlerle ülkeyi kutuplaştırdı. Devletin temeli olan adaleti çürüttüler, eğitimi çökerttiler. Bunun sonucunda bizden daha geri kalmış ülkeler yanımızdan geçerek gittiler. Birer birer zenginleştiler, demokratikleştiler. Biz ise yoksullaştık ve otoriterleştik. Bugüne dek değişimi başaramadığımız için kuruluşunda rol oynadığımız Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına köklü kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsizleşmiş bir Meclis ile, liyakatsiz bir demokrasi ile, çürümüş bir adalet sistemi ile, demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülke ile, yarısı yoksulluk sınırının altında yaşayan bir nüfusla giriyoruz. Kurucumuzun verdiği ‘muasır medeniyetlerin üstüne çıkma’ hedefini yerine getiremedik. İşaret ettiği yönde ne var? Orada güçlü parlamentolar var, hukukun üstünlüğü var, mütevazi liderler ve zenginleşen halklar var, kişi başına düşen 45 bin dolar gelir var. Biz iktidar olmadığımız için iktidara gelenler rotayı Batı’dan Doğu’ya çevirdiler. Şangay İşbirliği Örgütü’ne girmeyi hedef bildiler. Peki o tarafta ne var? Tek adam rejiminden ibaret otoriterlikler, toplumu bölüp parçalayan, ortak vatan duygusunu çürüten bir kutuplaşma, aklın bilimin liyakatin yerine lidere ve rejime sadakat, her türlü hak ihlali ve 4500 dolar milli gelir var. Kurucumuzun, Atatürk’ün gösterdiği yönde 45 bin dolar, bu tarafta 4500 dolarlık bir fakirlik var. 44 yıllık yenilgilerin siyasi, ekonomik, ağır maliyetlerini yaşıyoruz. CHP’nin seçim kaybının maliyeti deyince bazı arkadaşlarımız hemen dar çerçeveden bakıp ‘Seçime hep beraber girdik, birlikte kaybettik, hesabı neden Kemal Bey ödüyor?’ diyor. Ben bu yaklaşıma itiraz ediyorum. Hesabı ne Kemal Bey ne Özgür Özel ne geçmiş yönetimler ödüyor. Dünyanın en güzel ülkesindeyken, dünyanın başka ülkelerinde hayal kuran gençlerimiz ödüyor.
YAS TUTMA REJİMİ DEĞİL CUMHURİYET
Hesabı kredi borcunu ödeyemeyen, siftahsız dükkan kapatan esnaflar, yardıma muhtaç kalan yoksullar fakirleşerek, işsiz kalarak ödüyorlar. Niteliksiz eğitime mahkum olan, yeterli beslenemeyen, barınamayan üniversite öğrencilerimiz ödüyor. Adaletten yoksun siyasi kararlarla cezaevine atılan siyasetçilerimiz ve gazetecilerimiz ödüyor. Ama birileri var ki canıyla ödüyor. Güvenli olmayan madenlerde hayatını kaybeden madencilerimiz, tren kazalarında hayatını kaybeden evlatlarımız, depremlerde güvensiz konutlarda oturmaya mecbur bırakılan yurttaşlarımız, sel sularında can veren yurttaşlarımız, kadın cinayetlerine kurban giden kadınlar canlarıyla ödüyorlar CHP’nin iktidarda olmamasının bedelini. Şunu anlatmalıyız: Cumhuriyet yas tutma rejimi değildir. Cumhuriyet, yasları bahane edip milli bayramları yasaklama rejimi hiç değildir. Marifet yas tutulacak acıları bitirmek, yas tutan yaşı gözlerin gözyaşını silmek, anaları da gençleri de babaları da güldürmektir Cumhuriyet. Tüm bu sebeplerle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin ikinciliklerle yetinmesine itirazım var. Otoriter bir iktidarın merhametine bırakamayacağımız bir memleketimiz var, sokağın sesini duymazdan gelemeyecek yüreklerimiz var. Umutsuzluğa kayıtsız kalmayacak delegelerimiz var. Biz 6 Ok’umuzdan mahçup olmayacak, cesur davranacak, sokaktan ve meydandan korkmayacak, örgütü bir yük ya da bataklık olarak görmeyecek bir parti anlayışına hızla evrilmek durumundayız. Kaybedilen seçim sonrasında hiçbir şey olmamış gibi davranılmasına, özeleştiri yapılmamasına, hatta ağır yenilginin sorumluluğunun alınmamasına karşı çıkanlarız. Bir yoldayız, bu yolculuk ‘Sana söz’ deyip boyunun bükük bıraktıklarımızdan helallik isteme yolculuğudur. Bu babasına kavuşturamadığımız Vera’nın yolculuğudur, bu adalet getiremediğimiz Şenyaşar ailesinin yolculuğudur, kapısının önünde gözyaşı döküp and içip hesap soramadığımız Somalı 301 madencinin adalet yolculuğudur.
İSRAİL ÇIKIŞI
Cumhuriyet’imizin birikimi, kültürü tüm alanlarda olduğu gibi dış politikada da terk edildi. Uluslararası ilişkiler bir devlet politikası olmaktan çıktı. Kişisel hesapların, egoların, pazarlıkların yürütüldüğü bir alana dönüştü. Seçim olduğunda iç politika malzemesi yapılan kavgalar, seçim sonrası Türkiye’nin ekonomik zorluklarına dönüştü. Bu şahsi kararlar ayrıca ülkemizi bir sığınmacı deposuna dönüştürecek, olmadık bir didişmenin, lüzumsuz bir çekişmenin ve komşumuzun iç işlerine karışan 4.5 milyon mülteciyi ülkemize getirecek bir süreci tetikledi. Bugün de dış politikadaki durum son derece can yakıcıdır. Orta Doğu yine ateş çemberi. Bir terör örgütü olan Hamas’ın bir gece yarısı sivillere attığı füzelerle yaptığı katliam, bunu araçsallaştıran İsrail’in devlet terörüne dönüştü. CHP olarak kimden gelirse gelsin terörün her şekline ve İsrail’in devlet terörüne asla ve asla seyirci kalamayız. Meydan okuyoruz. Kınıyoruz ve lanetliyoruz.
Aldığım en çok tebrik ve destek böyle zorlu bir süreçte, eleştirilerimizin kişiselleşmemesi ve tutturduğumuz dilin seviyesidir. Kimse bizden bugün bu seçimi kazanmak için pazartesi sabahı partinin sırtına yük olacak bir konuşma, partinin taşımayacağı bir yükün bu salonlarda konuşmasını beklemesin. 60 ilden fazla ile gittim. Son 4 yılda gitmediğim il kalmadı. Partim için çalıştım, genel başkanım için çalıştım, cumhurbaşkanı adayım için çalıştım, partinin bir neferi olarak çalıştım. Bundan sonra da çalışmaya ve saygıda kusur etmemeye önem vereceğiz.
“ALNINI KARIŞLARIM ALNINI”
Şunu ifade etmek isterim ki elbette kırıldığımız üzüldüğümüz hususlar oluyor. Yaş olarak mevki olarak bu sıkıntıları göğüslemek durumundayız. Ancak biraz önce sayın genel başkanımızın kullandığı bir ifade kapının önünde onlarca mikrofona onlarca kameraya dönüştü. ‘Sayın genel başkan bir hançerden bahsetti. Bu hançer konusu sizinle mi ilgili?’ diye sordular. Valla hiç üstüme almadım. CHP’de hançer yok, hançerleyecek de kimse yok. Sayın genel başkanım, benim de şu kadarcık diyecek bir şeyim varsa, en iyi siz bilirsiniz ki bizde ne partide ne partililerde hançer olmaz. Ama bizim partide kılıç da olmaz. Seçimlere iki gün kala sizin atadığınız önce Atatürk’e sonra da son genel başkanımız size olmadık laflar söyleyen kadını, sizin ‘Arkadaşıma sordum’ dediğiniz kişi Hasan Cengiz çıktı. Bu Hasan Cengiz geçtiğimiz günlerde guya bütün danışmanlar gitmişti. Genel Başkanımıza bir kılıç getirmiş, üstüne de şöyle demiş: ‘Değişimciler için kılıçlar çekildi’, lafım sayın genel başkana olamaz ama ‘CHP’de danışmanım’ diyen ama profil resminde Recep Tayyip Erdoğan olan, ‘değişim’ diyenlere kılıç çekecek olanların alnını karışlarım alnını.
PM DE ATATÜRKÇÜLER OLACAK
Değerli delegelerimiz, bu partinin ilk delegeleri Sivas Kongresi’nin delegeleridir. Onlar tarihin akışını değiştirdiler, bu coğrafyayı şekillendirdiler, bu ülkeyi kurdular. Bugün birkaç saat sonra oy kullanacak olan sizleri kurultaydaki zarfları atana kadar tanıyan, sonra değersiz gören bir yaklaşımı asla kabul etmiyorum. Biz partiyi daha iyi yöneteceğimizi iddia ediyoruz. Geçtiğimiz döneme bakalım. Çok kritik bir süreç vardı. Yukarıda Rusya-Ukrayna savaşı, doğuda Azerbaycan-Ermenistan meselesi, aşağıda Mavi vatan Kıbrıs-Libya, münhasır ekonomik bölgeler anlaşması, Ege’de silahlandırılan adalar sorunu, CHP’de dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı yoktu. Covid krizinde sağlıktan sorumlu yoktu. Covid sonrası beslenme krizi vardı, tarımdan sorumlu genel başkan yardımcımız yoktu. Erdoğan ‘tarım koridoru’ ile dünyaya caka sattı. Ama bunu bize anlatacak yoktu. Dünyanın en büyük algı operasyonlarıyla yürüyen büyük bir yalanın sürdürüldüğü bu seçimler boyunca bizim medya ve iletişimden sorumlu genel başkan yardımcımız yoktu. Bütün gençler Teknofest ile ilgilenirken bizim teknoloji ve Ar-ge konusunda, özellikle İHA’lar ve SİHA’larla ilgili savunma sanayi konusunda bir uzmanımız yoktu. Biz bu partiyi daha iyi yöneteceğimizi söylerken yarın ki parti meclisi listelerinde ne göreceksiniz? Dün bir yalan tweet dolaşıyordu, hiçbir ilgimiz yok. Parti meclisi listelerimizde bilim kültür platformunda boş neresi varsa, Türkiye çapında bir dış politikacı, bir makro ekonomist, önemli bir üniversitesinin başındaki maliyeci, bir teknoloji şirketinin 180 ülkeye ihracat yapan Ar-ge yöneticisi, dünyanın dört yanında görev yapmış stratejist tümamiral, hangi alan boşsa o alana yönelik bilim insanlarından. Ama öyle geçmişinde CHP’ye, Atatürk’e, sola dil uzatmışlar değil. Bu partinin evlatlarını göreceksiniz.
Seçilecek genel başkanı sınırlayabilen, denetleyebilen, yönlendirebilen, açık şeffaf katılımcı karar kanalları ile partimizi yöneteceğiz. Seçimin gündemini delegelere, delegelerin eğilimini parti meclisine, parti meclisinin kararlarını MYK’ya taşıyan yepyeni bir katılım mekanizmasından bahsedeceğim. Halka rağmen değil, üyenin ve delegenin halka temasından aldıklarını genel merkeze taşıdığı bir katılımcılıktan bahsediyorum. Delegeler iki gün görevini yapıp gidemezler. Delegelerin bilgisinden yararlanamıyoruz. Her biri bizim kadar aydın, çalışkan, bilgili, kendi bölgesini hepimizden iyi bilen delegelerin mutlaka karar alma süreçlerine katkı yapması son derece önemlidir. 6 ayda bir, söz veriyorum, çekin ve saklayın sayın basın, 6 ayda bir bu delegeyi Ankara’ya davet edip onlarla 3-4 gün ülkenin temel meselelerini konuşacağımız, gerekirse gruplara ayrılacağımız, sonra mutabakata varacağımız, ‘Bu ülkeyi bu parti yönetir’ dedirtecek bir katılımcılığın sözünü veriyorum.
DİJİTALLEŞME ÇAĞRISI
CHP’nin dijitalleşen çağın getirdiği yeni sorunlara eğildiği, emekçinin yanında olduğu yeni projelerini sizlerle birlikte konuşacağım. Ancak vermek istediğim bir diğer müjde dijital demokratik katılıma dairdir. Cep telefonlarınız üzerinden kullandığınız bir uygulama ile önce politikalar nasıl gidiyor, saha nasıl, partinin durumu nasıl… Hepsini üyelerimizle on günlük anket ve bildirimlerle işin nabzını alacağız. Delegelerimizin özel kayıtlı hesaplarına her ay parti meclisinin gündemi gelecek. Parti meclisinde alınacak standart kararlar dışındaki kritik siyasi kararlarda görüşünüzü oylayacaksınız. Parti meclisinin yaptığı toplantı genel sekreterin sunumuyla açılırken, sekreter ‘1200 delegemize gündemin üçüncü maddesini gönderdik, yüzde 68’i böyle dedi’, ‘Şu kadarı yanıtlamadı’, ‘Cevabın illere göre dağılımı budur’ deyip, seçtiğimiz parti meclisi üyesi alacağı karara sizin ne düşündüğünüzü bilerek karar verecek. Dijital demokratik katılımın sözünü veriyorum.
SOKAK VURGUSU
Ben siz gelirken dedim ki ‘Lütfen gelmeden önce bir sokağa gidin, sorun. Sokak ne diyor? Ona göre gelin burada karar verin’. Aklına güvendiklerinize danıştınız, berberinize bakkalınıza fırıncınıza danıştınız. Üst kat komşunuza danıştınız. Sokak CHP’nin iktidarını istiyor. Sokak değişim istiyor. Sokak CHP’de bir büyük devrim istiyor. Sizden bunun için destek istiyoruz. Değerli arkadaşlar, değerli canlar, CHP iyi insanların dürüst insanların haramdan ve yalandan uzak duranların, insanı sevenlerin siyaset yoludur. Unutmayın, yol cümleden uludur. Hiçbirimiz kibrimizle egomuzla hırsımızla kendimizi yoldan ulu görmeye haklı değiliz. Yolu açık tutmak, yolu açmak gençlere yol açmak yola hizmettir. Yol cümleden uludur, yol cümlemizden uludur. Bir vefa tartışmasıdır gidiyor, bu vefayı çok konuşan bazı arkadaşlarımın gözünün içine bakarak konuşmak isterim. Vefa genel başkanımız 12. katta otururken, genel başkanımızın parti meclisi listesi yapacakken, vefa genel başkanımız belediyelerde karar verecekken gösterilmez. Eğer bir vefa olacaksa genel başkanımız görevini bıraktıktan sonra gösterilir. ‘Ben vefalıyım’ diye konuşanlara şunu söyleyeyim. Bir insan vefalı mıdır değil midir? Özgür Özel’in 86 yaşındaki ilkokul öğretmeni hayatta. Ona yatılı okulda ilk Almanca kelimeyi öğreten öğretmeni hayatta. İlk eczacı odasına onu alan, onun önün açan Nükhet Abla yatakta, gözü televizyonda. Türk Eczacıları Birliği’nin geçmiş yöneticileriyle ilişkisi nasıldır diye bakarsanız… Başkanı protokolde orada hayatta. Keşke hayatta olsaydı, önceki genel sekreter Ali Topuz’a sorabilseydik. Dün akşam Başkent Hastanesi’nde olup biraz önce taburcu olup size selam yollayan Kemal Anadol’a sorun Özgür Özel’in vefasını. Ben biraz önce izlediğimiz videoyu çok beğendim. Sayın genel başkanım size saygısızlık yapmadım yapmam. Videoda adalet yürüyüşü var. Dediniz ki ‘Değişmesi gerekiyordu, değiştirdim’. Bakın adalet yürüyüşünde Özgür Özel vardı, anons yapıyordu. Veli Ağbaba vardı, kortej açıyordu. Bülent Tezcan vardı, fikrini vermişti. Tekin Bingöl oradaydı tüm arkadaşlar oradaydı. Çubuk’ta Murat Emir yanıbaşınızdaydı. Şavşat’ta Seyit Torun sizinle birlikte kirpinin içindeydi. Nerede olmamız gerekiyorsa yanınızdaydık. Saygısızlık için değil ama sırtımıza da bu yükü vurmayın. 39 vekil verilirken vallahi biz yoktuk. Oğuz Kaan Salıcı vardı, yine yanınızda. Gizli protokol yapılırken biz yoktuk, danışmanınız vardı yine yanınızda. Elbette hatamız yanlışımız olmuştur. Ama bir gerçek var ki o çok dönemlikler denenler 25 kişi. 17’si sizin yanınızda, 8’i bizim yanımızda. Bizim arkadaşlarımız ‘Değişim bizden başlayacak, hiçbir görev almayacağız’ diyor. Benim meclisimde parti meclisinde bir tane geçmiş dönemden biri olmayacak. Gençlik olacak, örgüt olacak. Söz veriyoruz. Bu mücadele kendimizi değiştirerek var edeceğimiz bir Türkiye mücadelesidir. Milletin sesini duymadan siyaset yapamayız. İleri gitmezsek hiçbir yenilgi geride kalmayacak. Yenilgilerin geride kalması için ileriye gitmemiz gerekiyor.
BİZ BAŞARACAĞIZ
Değerli delegelerimiz gözlerinizin içine bakarak tek bir şey istiyorum. Birazdan yan salonda kabinlere gideceğiz, perdeyi açacaksınız , kabine gireceksiniz ve bir oy kullanacaksınız. O oy bundan sonra Türkiye’yi ikinci yüzyılda hangi genel başkanın değil, hangi anlayışın yöneteceğine kadar verecek. Perdeyi açacaksınız Türkiye’nin önü açılacak. O perdeyi açacaksınız, CHP’nin ikinciliklere mahkumiyeti bitecek, CHP iktidara gelecek. Söz veriyorum. Son söz, siz ikinci yüzyılın ilk sandığının delegeleri, bu partiyi ayağa kaldırmaya hazır mısınız? Kalkın ayağa ve bu partiyi ayağa kaldırın. Size güveniyorum. İkinci yüzyılın delegelerine güveniyorum. Genciz, çalışkanız, inançlıyız. Biz kazanacağız. Birbirinize cesaret veriyorsunuz, bana cesaret veriyorsunuz, Türkiye’ye umut veriyorsunuz. Ayağa kalkın ve partiyi ayağa kaldırın, Türkiye’yi ayağa kaldırın. Sizi seviyorum, size güveniyorum, sizden güç alıyorum, size güç veriyorum, sizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız, iyi ki CHP’liler var. Biz başaracağız. Onlar kaybedecek. CHP başaracak.
KILIÇDAROĞLU YENİDEN SAHNEDE
“Uzun yıllardır beraber çalışıyoruz. Eğer uzun yıllardır beraber çalışıyorsak ve CHP’nin bir dış politika danışma kurulu olduğunu bilmiyorsa bir arkadaşımız ve o dış politika danışma kurulunda iki genel başkanımızın da yer almasını bilmiyorsa oraya bir soru işareti koymak zorundayım. Dış politika konusunda hem büyükelçilik yapmış arkadaşımız hem uzun süre danışmanlığımı yaptı. Evet listeye koydum, e seçilmedi. Örgüt izin vermedi. Örgütün PM’ye seçmediği bir büyükelçiyi hangi gerekçe ile MYK’ya taşıyacağım. Eleştiriye açığım, benim kadar eleştiriye açık hiç kimse yoktur. Parti Meclisi’nde beni eleştirenin asla sözünü kesmem, dinlerim. Keşke burada anlattıklarını uzun süredir beraber çalışıyoruz, yüzüme karşı söyleseydin.”
“TÜRKİYE’Yİ DEĞİŞTİREMEZ VE DÖNÜŞTÜREMEZLER”
Hangi aşamada?.. Hala benim ABD’ye, İngiltere’ye niye gittiğimi arkadaşım hala öğrenmemişse… Ya Türkiye’ye teknoloji getireceğiz. Dünyanın bir numaralı üniversitesine, MIT’e gidiyorum. Hala ondan haberi olmayan bir kişi varsa ve partide görev yapıyorsa beni dinlemiyor demektir. Benim ne yaptığımı bilmeyen, bu ülkenin… Bakınız, Osmanlı sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Türkiye’nin teknoloji devrimini yakalaması lazım. Dünyanın en önemli hocalarıyla, üniversiteleriyle görüştüm. Almanya yapay zeka merkezi. Ben oraları geziyorum. Bu ülkeye devrimi, teknoloji devrimini getirmek için mücadele ediyorum. Ve hala burada kısır bir politik tartışma konusu oluyorsa o arkadaşlar Türkiye’yi değiştiremez ve dönüştüremezler.”
“CHP’Yİ TANIMIYORSUNUZ DEMEKTİR”
Türkiye akılla, bilgiyle, birikimle büyüyecektir. Bakınız CHP’nin geliştirdiği bir kavram var: Yüksek yetenek inşası. Bu, toplumun en zeki çocuklarını devlet desteğiyle yurt dışına göndermek ve hepsini Türkiye’ye getirip ülkeye hizmet eder durumuna taşımaktır. Siz bu kavramı bilmiyorsanız CHP’yi tanımıyorsunuz demektir.
“NİYE RAPORLARA ‘EVET’ DEDİNİZ?”
Örgütlere gönderilen para… Ya tüzükte yüzde 40 diyor zaten, biz de gönderiyoruz. Am